End Of The Beginning ya da Beginning Of The End
Sınırları olmayan topraklarda yaşamak lazım. Nerede başlayıp nerede bittiğini bilmediğimiz. Sınırlarımızda mayın tarlaları, dikenli teller olmamalı, hatta sınırlarımız olmamalı. Gerçek olduğuna kendimizi inandırmaya çalıştığımız yalanlardan sıyırmalıyız paçamızı. Bir ağaç olmalı, bir rüzgar esmeli, bir kuzu melemeli, çimenler yeşil, gökyüzü mavi olmalı. Bu bizi mutlu etmeye yetmeli…
Şehirlerin tutsağı mı olduk ne zamandır? Neden kopamayacağımızla alakalı kendimize yalanlar bulmaktan sıkılmadık mı artık? Oysa ki neden gitmemiz gerektiğini her gün “tokat” gibi çarpmıyor mu bu şehir suratımıza?
Her yanımızda kaybolmuş hayatlar, çıplak ayaklı çocuklar, mutsuz insanlar. Artık kimin yardıma ihtiyacı olup olmadığını bile bilemiyoruz. En son ne zaman birisine yardım ettik, tanımadığımız birisine gülümsedik, bir çocuğun kafasını okşadık acaba?
Hadi gidelim artık madem.
Çamurla oynamaya, kuzuları beslemeye, dalından meyve yemeye, çıplak ayakla çimlerde dolaşmaya, gün batımını seyretmeye, akşam serinliğinde üşümeye…
Bakarsınız o zaman bütün bu olanlar gerçekliklerini yitirir. Kötü bir rüyadan uyanır gibi uyanırız. Meğerse insanlar mutlu, çocuklar ölmemiş, doğa yeşil, deniz mavi, güneş sıcak, savaşlar yok, memleket hala güzel…
Hala öyle mi acaba?
Selametle…
Leave a Reply
Want to join the discussion?Feel free to contribute!