Yol, Hayat, Yörünge
Bazen yol almak, sadece ve nereye gittiğini bilmeden ilerlemektir. Amaçsız…
Ne iyi bir şey beklemek hayattan, ne de olumsuz düşünceye yer vermek. En iyisi bazen hiç düşünmemek. Beklenti, hayal kırıklıklarının da sebebi.
Bir hayattan ne bekler insan? Bizler neler isteriz ve bekleriz? Siz ne istersiniz? Ailemiz, arkadaşlarımız, toplum… Bunca dış etken arasında arınabilmek safi mutluluğu getiriyor. İşte o zaman, bir “gün batımı”ndan zevk alabiliyoruz. İşte o zaman bir çiçek güzel, nefes almak güzel. Boşaltmak zihinlerimizi, sadece yaşayabilmek büyük bir erdem. “Kim ne düşünür” saçmasından, “adam” olabilmek olgusundan uzaklaşsak keşke. Oysa çocuk kalabilirdik belki de şimdi.
Bazen yol alabilmek için, belki de hiç ilerlememiş olmak lazım. Sadece aynı yörüngede daireler çizerek de yol alabiliriz oysa ki. Kaçırdığımız, görmediğimi ya da görmezden geldiğimiz şeyleri teker teker görebilmek isterdim. Oysa şimdi eski bayramları ararız nedense? Şimdikiler de eskiyecek yarın, arayacağız…
“Yarın”lardan medet umarak yaşayınca, bir gün “yarın”larımız kalmadığında farkında bile olmayacağız.
“Yahu içimizi şişirdin” dediğinizi duyar gibiyim, bu yazıyı buraya kadar okumayanlarınız da var üstelik. Büyük cümleler kurmak değil derdim, zaten büyük cümleler kuruyor olaydım, neden uzun yazılar yazayım ki :)
Yanıbaşımızda bir hayat var, hep hayalini kurduğumuz. Hava güzel, su ferah, sağlığımız yerinde.
Bana müsaade, hayalini kurduğum hayatı yaşayayım biraz da, aynı yörüngede, daireler çizerek…
Sevgiler.
Daireler… Evle iş arasında, apartman boşluklarında, haftasonunda hafta içine, uzaktan yakına. Daire falan çizmesek, ne haftasonunu beklesek, ne de hafta içi bi’şeyi değiştirse. Ne tekrar kavuşmak için ayrılsak, ne de ayrıldığımız için burkulsak.
Dosdoğru yürüyebilsek, her nereyse bizi mutlu edecek yere, ya da her kimse bizi mutlu edecek olana…